nedeniyle {allg} | auf Grund von {allg} |
|
nedeniyle {öt} | aufgrund {prp} |
|
nedeniyle {öt} | vermöge {prp} |
|
nedeniyle {öt} | halber {prp} |
|
nedeniyle {öt} | um {prp} |
|
nedeniyle {öt} | wegen {prp} |
|
... nedeniyle {allg} | infolge von ... {allg} |
|
... nedeniyle {adv} | damit {adv} |
|
asfaltın don nedeniyle çatlaması {i} | die Frostaufbrüche {f} |
|
aşırı yağış nedeniyle kötü geçmiş olan tatil {allg} | ein verregneter Urlaub {allg} |
|
basınç nedeniyle sinirlerde felç oluşması {i}
[hek] | die Drucklähmung {f} |
|
bir organın beslenmesinin yetersizliği nedeniyle a {i} | die Hypertophie {f} |
|
bir organın beslenmesinin yetersizliği nedeniyle az gelişmesi {i} | die Hypertophie {f} |
|
böbrek rahatsızlığı nedeniyle oluşan yüksek tansiyon {allg} | renale Hypertonie {allg} |
|
düğün nedeniyle verien ziyafet {i} | der Hochzeitsschmaus {m} |
|
elektrik kesilmesi nedeniyle jenaratörden sağlanan elektrik {i} | der Notstrom {m} |
|
evlilik nedeniyle gelir ortaklığı {i} | die Erwerbsgemeinschaft {f} |
|
fırtına nedeniyle yerle bir olmak {fi} | abrasieren {v} |
|
gemi petrol atıkları nedeniyle oluşan deniz kirlenmesi {i} | die Ölpest {f} |
|
göreve başlama nedeniyle yapılan konuşma {i} | die Antrittsrede {f} |
|
haksız olarak tutuklama nedeniyle ödenen tazminat {i} | die Haftentschädigung {f} |
|
hastalık nedeniyle {allg} | wegen der Krankheit {allg} |
|
hastalık nedeniyle {adv} | krankheitshalber {adv} |
|
hastalık nedeniyle {allg} | anlässlich der Krankheit {allg} |
|
hastalık nedeniyle çalışmamak {i} | das Krankfeiern {n} |
|
hastalık nedeniyle yataktan çıkmamak {allg} | das Bett hüten {allg} |
|
hastalık nedeniyle zayıf {s} | wacklig {adj} |
|
hastalık nedeniyle zayıf {s} | wackelig {adj} |
|
heyecanlanma nedeniyle kan damarlarının birden genişlemesi {i}
[hek] | der Blutandrang {m} |
|
inanç ve görüşleri nedeniyle suç işleyen {i} | die Überzeugungstäterin {f} |
|
inanç ve görüşleri nedeniyle suç işleyen {i} | der Überzeugungstäter {m} |
|
insandan kaynaklanan kötü etkiler nedeniyle doğal yaşama alanını terk etmek zorunda kalan bitki veya hayvan {ç} | die Kulturflüchter {pl} |
|
iş nedeniyle yüzünden bulunmazlık {allg} | Abwesenheit aus geschäftlichen Gründen {allg} |
|
iyi hal nedeniyle {allg}
[huk] | wegen guter Führung {allg} |
|
kalayın soğuk nedeniyle toz haline gelmesi {i} | die Zinnpest {f} |
|
kiriş zedelenmesi nedeniyle kiriş kılıfının iltihaplanması {i}
[hek] | die Sehnenscheidenentzündung {f} |
|
olumsuz çevre koşulları nedeniyle zarar gören {s} | milieugeschädigt {adj} |
|
özdeş moleküller arasındaki çekin kuvveti nedeniyle oluşan topaklaşım {i}
[fiz] | die Kohäsion {f} |
|
özel sebep nedeniyle {adv} | umstandshalber {adv} |
|
özensizlik nedeniyle kaybetmek {v} | verschlampen {v} |
|
paskalya bayramı nedeniyle boyanmış yumurta {i}
[din] | das Osterei {n} |
|
peşin ödeme sebebiyle veya malın kalitesinin bozuk olması nedeniyle fiyatta indirim yapmak {v}
[tic] | dekortieren {v} |
|
pigment birikimi nedeniyle deride oluşan renk değişimi {i} | die Pigmentation {f} |
|
rüzgar nedeniyle yüzeyde oluşan deniz akıntısı {i}
[den] | die Drift {f} |
|
su basması nedeniyle zarara uğrayan {i} | der Hochwassergeschädigter {m} |
|
tasfiye nedeniyle {allg} | wegen Geschäftsausgabe {allg} |
|
uyuşmazlık nedeniyle vücudun kanı kabul etmemesi {i}
[hek] | die Blutgruppenunverträglichkeit {f} |
|
vücutta öpüşme veya sevişme nedeniyle oluşan iz {i} | der Knutschfleck {m} |
|
yetersiz besleme nedeniyle oluşmuş hastalık {i}
[hek] | die Darrsucht {f} |
|